Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan: Biz ABD ve İsrail'in ateşkesine güvenmiyoruz

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan: Biz ABD ve İsrail'in ateşkesine güvenmiyoruz
Yeni Yol Partisi Grup Toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı ve ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasında iç ve dış siyasete dair dikkat çeken  tespitlerde ve uyarılarda bulunan Mahmut Arıkan İran- İsrail arasında yaşanan  ateşkesle ilgili olarak Amerika'ya ve İsrail'e güvenmediklerini ifade etti. "BİZ BUNLARIN ATEŞKESİNE GÜVENMİYORUZ"Arıkan daha önce de dünyanın ABD ve İsrail'in sözde ateşkesleriyle ilgili tecrübelerinin olduğunu hatırlatarak "Gerçekten niyet ateşin kesilmesi mi? Gerçekten niyet silahların susması mı?  Bombaların durması mı? Yoksa;  bölgede tarihinin en büyük güç kaybına uğrayan,  demir kubbe efsanesi çöken,  sığınıkları mesken edinmek zorunda kalan Netanyahu ve şebekesine  zaman kazandırmak mı?  Biz bölgemiz için;  Siyonizm ve Emperyalizm’in insafına bırakılmış günübirlik ateşkesleri istemiyoruz; Kalıcı ve sarsılmaz bir barışı inşa etmek istiyoruz. Arkadaşlar! kısacası biz; Amerika’nın, İsrail’in ateşkesine güvenmiyoruz!  Biz bunların ne kadar yalancı olduklarını defalarca gördük; Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da gördük Ateşkeslerinin bir anlam ifade etmediğini bugün Gazze'de hala görüyoruz!" diye konuştu Arıkan Grup Toplantısında şu ifadeleri kullandı:  Muhterem Genel Başkanlarım, Grup Başkanımız, Grup Başkan Vekillerimiz, Kıymetli Milletvekillerimiz, Partilerimizin değerli yöneticileri, Değerli misafirler, ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız; Yeni Yol Ortak Meclis Grubumuzun, grup toplantısına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.  Değerli arkadaşlar, Hepimizin yakından takip ettiği gibi;  ülkemiz, bölgemiz ve dünya, zorlu bir dönemden geçiyor.  Birazdan, bu gündemi hep birlikte değerlendireceğiz. Ondan önce, bu haftaya dair  bizim için özel bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.  UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE KAMPANYASI Yeni Yol Ortak Meclis Grubumuz olarak, 19-26 Haziran tarihleri arasında çok anlamlı ve çok önemli bir çalışmaya imza atıyoruz:  “Uyuşturucu ile Mücadele Kampanyası”.  Öncelikle, bu kıymetli kampanyaya; emek veren, katkı sunan, yüreğini koyan tüm arkadaşlarımıza gönülden teşekkür ediyorum.  Detaylı düşünülmüş, özenle hazırlanmış bir çalışma oldu. Bu hafta gözünüz kulağınız Meclis’te olsun, Yeni Yol’da olsun.  Peki neden böyle bir kampanyaya ihtiyaç duyduk? Yaptığımız; saha çalışmaları, görüştüğümüz uzmanlar, aldığımız raporlar, bize acı bir gerçeği bir kez daha gösterdi: Türkiye’de bağımlılık, en önemli sorunlarımızdan biri haline geldi.  Hatta bizim açımızdan  bu konu “bir beka meselesine” dönüştü.  Üç başlıkta konuyu özetleyecek olursak: Türkiye’de bağımlı sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye’de bulunan uyuşturucu madde miktarı her geçen gün artıyor. Türkiye, “uyuşturucu trafiğinde” artık sadece bir güzergâh değil,  bir merkez haline de geldi.  İfade ettiğim bu gerçekleri kimse inkâr edemez. Kimse “abartıyorsunuz” diyemez.  Çünkü, bütün çalışmalar; farklı rakamlarla, aynı tehlikeye dikkat çekiyor.  GÖRDÜKLERİM, DUYDUKLARIM, BİLDİKLERİM Çalışmaların dışında, bir de gittiğimiz şehirlerimizde gördüklerimiz, şahit olduklarımız var.  Arkadaşlar biz gençlerimizi okullarda, kütüphanelerde, üniversitelerde, laboratuvarlarda, bilim olimpiyatlarında teknoloji fuarlarında  spor salonlarında kültür sanat etkinliklerinde mi görmek istiyoruz yoksa gençlerimizin -Allah korusun- kumarhanelerde, batakhanelerde, hapishanelerde ya da metruk mekanlarda mahvoluşlarını mıgörmek istiyoruz?  Biz isterdik ki, yetkililer de bu kaygıları taşısınlar, bu konuları gündemlerine alsınlar!  Ama -maalesef- İktidarın gündemiyle, Milletimizin gündemi aynı değil!  AK PARTİLİ YÖNETİCİLERE SESLENİYORUM Vesayeti, terörü bitirmekle övünen iktidar; neden uyuşturucu tacirlerine, her türlü rezilliğin reklamını yapan TV kanallarına, sanal platformlara, çetelere,  mafyaya, rüşvet ve yolsuzluk çarkına, kumar baronlarına güç yetiremiyor?   İktidara sesleniyorum: Unuttuğunuz Anadolu’yu şöyle bir gezin.  Kontrolünüzdeki medyayı, STK’ları seferber edin. Valilere, Emniyet Müdürlerine, Jandarma Komutanlarına, Başsavcılara bu iş kökten çözülene kadar uykuyu yasaklayın.  Bir şehirde Vali, Emniyet Müdürü, Başsavcı ve Jandarma Komutanı gerçek anlamda bir sinerji oluşturur ve bu işi dert edinirse o şehirde hiçbir suç barınamaz.  Bunların mümkün olabilmesi için bürokraside atama yaparken, sadece torpile bakmayacaksınız, atadığınız insanların vicdana, kalbe, bu milletin derdiyle mesafesine de bakacaksınız. Bir kez daha ifade ediyorum bu konuda şeffaf olun biz size bu konuda destek vermeye, yanınızda olmaya hazırız.  Milletimiz feryat ediyor; kumar evimi batırdı diyor; İktidar ne yapıyor; kumardan aldığı vergiyi düşürüyor.  Milletimiz uyuşturucu oğlumu kızımı benden aldı diyor; İktidar ne yapıyor; yakaladığı torbacıları ertesi gün serbest bırakıp onları daha da cesaretlendiriyor.  Milletimiz sokağa çıkamıyoruz, sokaklarımız güvenli değil,  her köşede bir çeteler var diyor; iktidar acaba hangi siyasetçiyi, hangi gazeteciyi gözdağı vermek için gözaltına alsam tutuklasam diyor.  AK PARTİLİ YÖNETİCİLERE SESLENİYORUM İktidar yöneticileri; İktidar olduğunuzu biliyoruz! Zira akademisyene, öğrenciye, gazeteciye, siyasetçiye, KHK’lıya yeten o gücünüzü defalarca gördük.  Ama ne gariptir ki... O kudret, bir türlü uyuşturucu tacirlerine, çetelere, mafyaya, sanal kumar baronlarına yetmiyor!  Unuttuğunuz Anadolu’yu şöyle bir gezin. Biz size bu konuda destek vermeye, yanınızda olmaya hazırız.  Buyurun; ara sokaklara, kör noktalara, kenar mahallelere, birlikte gidelim! Orada göreceğiniz manzara; uyuşturucu ve kumardan perişan olmuş aileler olacaktır!  NE YAPILMALIDIR? Pekiii bu sorunun çözümü için ne yapılmalı? Öncelikle gazetecilerin değil baronların peşine düşülmelisiniz.  Zehir tacirlerine arkalarında kim olursa olsun, bedeli ne olursa olsun adalet önüne çıkarıp gerekli cezaları vermelisiniz.  Vakit kaybetmeden “Bağımlılıkla Mücadele Kurumu” kurmalısınız.  İnsanımız, gencimiz uyuşturucuyla tanışmadan önce önlem almalı. İlk okul,  lise, üniversite fark etmeksizin okul önleri ve parklarda güvenlik tedbirlerini artırmalısınız.  Bu işi kökünden kurutmak için, ‘’Önce Ahlak ve Maneviyat’’ prensibini benimsemelisiniz.  Tabi; Ahlak ve Maneviyatı sadece göstermelik müfredat değişikliği olarak anlamamalısınız.  En başta ülkeyi idare eden kadroların haktan ve adaletten yana tutumlarıyla, şatafattan, debdebeden uzak sade yaşamlarıyla, örnek olmalarını sağlamalısınız.   Değerli arkadaşlar; Bu mesele; 3-5 kendini bilmezin, paragözün işi değildir.  Bu mesele; TÜRKİYE’YE YÖNELİK, SİSTEMLİ VE PLANLI BİR SALDIRIDIR.   Dizilerle, yarışmalarla, sabah kuşağı programlarıyla, Hatta müzik/klip adı altında sunulan bazı içeriklerle, Sosyal medya kanallarıyla uyuşturucu adeta özendirilmektedir.  BİZ BUNUN BİR TESADÜF OLMADIĞINI DA BİLİYORUZ. Bu, Siyonizmin “ekini ve nesli” ifsad projesinin bir uzantısıdır.   Buna izin vermeyeceğiz! Uyutulan ve uyuşturulan bir Türkiye’ye izin vermeyeceğiz. Allah’ın izniyle biz bu işi başaracağız.   DİYARBAKIR İL KONGRESİ Değerli arkadaşlar, Hafta sonu Diyarbakır’daydım.  Diyarbakırlı hemşerilerimizle ve teşkilatlarımızla kucaklaştığımız, muhteşem bir kongreyi icra ettik.  Çözümü konuştuk, kardeşliği konuştuk, kucaklaşmayı konuştuk. Diyarbakır’da, şunu gördüm;  Diyarbakır işsizliğin, yoksulluğun, yoksunluğun olmadığı bir Türkiye istiyor. Diyarbakır hak ve özgürlüklerin kısıtlanmadığı, kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye istiyor. Diyarbakır, Edirne’den Kars’a bu ülkenin her bir insanı için onurlu bir yaşam istiyor.  Orada  Terörün de kayyımın da, gözdağının da, göz altıların da, KHK’ların da olmadığı Yaşanabilir Bir Türkiye’yi konuştuk.  Ayrıca, doğunun kalbinde; Bölgenin tüm insanları olarak, iktidarların yaptığı tüm yanlışlarına rağmen, birbirimize sarılıp hak ve adalet ekseninde bir gelecek inşa etmek zorunda olduğumuza dikkat çektik.  Ancak, ne acıdır bizim oraya gideceğimiz güne ABD’nin İran’a saldırdığına dair haberlerle başladık.  ABD’NİN İRANA SALDIRILARI Değerli arkadaşlar, Bir kez daha tarihi bir kırılmanın eşiğindeyiz.  Bu kırılmanın nedeni; ABD ve İsrail’in Aklı değil çılgınlığı, Hukuku değil haydutluğu, esas alınmasındandır.  Sadece bölgemiz değil, Tüm dünya sapkın bir düşünce yapısının tehdidi altındadır.  Gelin, geçmişin izini şöyle bir sürelim; günümüzdeki tehdidi anlamaya, önümüzdeki tehlikeleri görmeye çalışalım.  AMERİKA HEP BAHANE BULDU Hafızalarımızı şöyle bir tazeleyelim:  Amerika; 2003’te Irak’ta “kitle imha silahları” var iddiasıyla, 2011’de Libya’yı “iç karışıklık” gerekçesiyle, Afganistan’ı, Lübnan’ı, Suriye’yi, Yemen’i de hep benzer bahanelerle defalarca vurdu. Her seferinde ya bir bahane BULDU ya da işine gelen o bahaneyi ÜRETTİ.  Şimdi de; İran’ı “nükleer silah üretebilir” iddiasıyla vurdu.  Bakınız: “Nükleer silahı var” demiyor, “Nükleer silah üretiyor” demiyor, Üretebilir varsayımıyla vuruyor.  Halbuki, Dünyada en fazla nükleer silaha sahip ülkelerden birisi Amerika diğeri de İsrail!  Nasıl ki; Irak, Libya, Suriye, dış müdahalelerin ardından; bir daha kendini toparlayamamış, siyasi istikrarını yeniden tesis edememişse, Bugün de çok benzer bir senaryonun İran için adım adım devreye sokulmaya çalışıldığını açıkça görüyoruz.  “Rejim değişikliği” cümleleri boş yere ağızlardan çıkmıyor!  İstikrarsız bir İran amaçlanıyor, Parçalanmış bir coğrafya amaçlanıyor, Siyonizm’e, emperyalizme boyun eğmiş bir Ortadoğu amaçlanıyor. Kısaca yıllardır hayalini kurdukları Büyük Ortadoğu Projesi planlanıyor  ATEŞKES AMA ENDİŞELERİMİZ VAR İsrail ve ABD bu haydutluğa bir an önce son vermelidir. Uluslararası hukuku ayaklar altına alan bu saldırılarını durdurmalıdırlar.   Akan kanı durduracak, bölgeye istikrar getirecek, bir Ateşkesi biz elbette destekleriz. Bu konuda her türlü olumlu adımın yanında oluruz.  ANCAK İŞİN İÇİNDE ABD VE İSRAİL OLUNCA ÇOK DERİN ENDİŞELERİMİZ OLUR.  Gerçekten niyet ateşin kesilmesi mi? Gerçekten niyet silahların susması mı? Bombaların durması mı? Yoksa; bölgede tarihinin en büyük güç kaybına uğrayan, demir kubbe efsanesi çöken, sığınıkları mesken edinmek zorunda kalan Netanyahu ve şebekesine zaman kazandırmak mı?  Biz bölgemiz için; Siyonizm ve Emperyalizm’in insafına bırakılmış günübirlik ateşkesleri istemiyoruz; KALICI VE SARSILMAZ BİR BARIŞI İNŞA ETMEK İSTİYORUZ.  ARKADAŞLAR! KISACASI BİZ; AMERİKA’NIN, İSRAİL’İN ATEŞKESİNE GÜVENMİYORUZ!  Biz bunların ne kadar yalancı olduklarını defalarca gördük; Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da gördük Ateşkeslerinin bir anlam ifade etmediğini bugün Gazze'de hala görüyoruz!   Biz bunların ateşkeslerini; Srebrenitsa’dan, bombaladıkları pazar yerlerinden, kanını döktükleri masum bebeklerden, katlettikleri mazlumlardan biliyoruz!  Onun için diyoruz ki; bu bölgede kalıcı barışın yegâne yolu, bölge ülkelerinin Türkiye’nin öncülüğünde ortaya koyacakları  birlik, beraberlik ve CESARETTİR.   Çünkü son olaylarda bir kez daha gördük ki: “İsrail ancak güçten anlar”.  Bir avuç Gazzeli mücahidin direnişi bile İsrail’in kimyasını bozmaya yetiyor. İran’ın attığı füzeler, demir kubbesini kevgire çevirmeye yetiyor.  Bunlar bile; kendini dünyanın sahibi zannedenleri ateşkese zorlamaya yetti.  Miting meydanlarında, kürsülerde, ekranlarda “yüreğimiz yanıyor ama elimizden bir şey gelmiyor” diyenlere sesleniyorum.  Somut, gerçekleştirilebilir bir teklif ortaya koyuyoruz.  Bölgede kalıcı bir istikrar için: Türkiye, İran, Mısır ve Pakistan arasında savunma paktı oluşturalım. Bu birliktelikle caydırıcı gücü hızlıca geliştirelim ve genişletelim.  Bakın, o zaman İsrail’in nasıl tir tir titrediğini göreceksiniz! Bakın, o zaman bölgemize nasıl barış geliyor göreceksiniz. Bakın, o zaman dünyanın gidişatı nasıl değişiyor göreceksiniz  Ve iktidara sesleniyorum, Asıl bugün Büyük Ortadoğu Projesine “one minute” deme vaktidir!  Asıl bugün kanlı ittifaklara “one minute” deme vaktidir!  Asıl bugün İsrail’e, Amerika’ya “one minute” deme vaktidir!  ASIL MESELEDEN UZAKLAŞMAYALIM: GAZZE Değerli arkadaşlar, Lahey’de çok fiyakalı fotoğraflar verildi ama tam 627 gün oldu; Gazze hala abluka altında. Gazze’de hala çocuklar açlık, susuzluk ve ilaçsızlıktan ölüyor. Gazze’de hala masum siviller bombalanarak katlediliyor.  Eğer biz bu duruma dur diyemezsek, İşgalci İsrail ordusu son Filistinli şehit edilene kadar soykırıma devam edecek.  Soruyorum; Bu ateşkes, Gazze’deki soykırımı da durduracak mı?  Bu ateşkes, insani yardım koridorunun açılmasını sağlayacak mı?  Yoksa, Balistik füzesi yok diye, Gazzeli çocuklar ölmeye devam mı edecek?    Şimdiden söylüyoruz; Gazze’deki kanı durdurmayan, Filistin’deki işgali bitirmeyen hiçbir ateşkesin, BU COĞRAFYAYA KALICI BİR İSTİKRAR VE BARIŞ GETİRMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. YAKLAŞIYOR YAKLAŞMAKTA OLAN Değerli arkadaşlar, Yıllardır “yaklaşıyor yaklaşmakta olan” dediğimiz bütün tehlikeler bir bir sahaya yansıyor.  Milli Görüş hareketi olarak bizler; Türkiye’miz için, bölgemiz için, dünyamız için, Yaklaşan tehlikeleri, endişeleri hep paylaştık, paylaşıyoruz.  ENDİŞE DUYMAK İÇİN GEÇ DEĞİL Mİ? Nihayet geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada, “endişe duymaya başladığını” ifade etti.  Tehlike bu kadar kapımıza dayanmışken, Bizim dışişleri bakanlığımızın daha yeni “endişe” etmeye başlaması ülkemiz için “endişe” vericidir.  Soruyoruz! Endişe etmekte geç kalmadınız mı?  Biz endişe edip; Kürecik’i, İncirlik’i kapatın derken neredeydiniz?  Biz endişe edip; yıllar önce sıra İran’da dediğimizde neredeydiniz? Biz endişe edip; “Mesele Suriye’yse hedef Türkiye’dir” dediğimizde neredeydiniz?  Arkadaşlar! Endişe etmekte çok ama çok geç kaldınız.  Artık endişelerin, kaygıların, kınamaların zamanı değil; İCRAATIN, VAKTİDİR. İTTİFAKIN, VAKTİDİR.  Endişelenmek yerine somut adımlar atmak ve tehlikeyi bertaraf etmek zorundayız.  Tekraren söylüyorum! Bu ülkede; Emperyalizme, Siyonizm’e, Büyük Ortadoğu Projesi’ne  Büyük İsrail Projesi’ne asla geçit vermemeliyiz.  Burada; büyük olan ABD ve İSRAİL değil aziz milletimizdir, küçük olan ve yok olacak olan işgalcilerdir, onların planlarıdır.  Unutmamalıyız! Bölgemizin istikrarı Washington’un, Tel Aviv’in inisiyatifiyle olmayacaktır; Türk, Kürt, Arap, Farisi ve tüm bölge insanlarının birbirlerini el üstünde tutmasıyla,  Ankara’nın, Tahran’ın, Kahire’nin, İslamabad’ın birliği, kararlılığı ve cesaretiyle sağlanacaktır!   TÜRKİYE’NİN ÇOK DİKKATLİ OLMASI LAZIM Değerli arkadaşlar, İçinden geçtiğimiz bu hassas süreçte, Türkiye’nin her zamankinden daha dikkatli olması gerekiyor.  Özellikle de ekonomik anlamda daha güçlü, daha dirençli hale gelmesi gerekiyor.  Evet, savaşın küresel piyasalar üzerinde Petrol fiyatlarında, altında, dolarda, borsada etkisi elbette olacaktır. Önemli olan bunlardan, hasar almadan çıkabilmektir.  Merak ediyoruz!  Nasıl oluyor da; Füzelerin düştüğü Tel Aviv Borsası yükselirken, İstanbul Borsası düşüyor!  Nasıl oluyor da; Füzeler savaşan ülkelere, Zamlar Ankara’ya yağıyor!  Nasıl oluyor da; Savaşın tam göbeğindeki ülkelerin ekonomisi bile, bizimki kadar sarsılmıyor!  Bırakın savaşı; yurt dışında birisi öksürse, Türkiye’de: Dolar zıplıyor, Altın uçuyor, Borsa yere çakılıyor! Petrol tavan yapıyor,  Evet! Dünya’da biri öksürse, Türkiye zatürre oluyor!   GELİR ADALETSİZLİĞİ Bu zamlardan, Asgari ücretli, emekli, memur, öğrenci, çiftçi, esnaf, engelli kim varsa etkileniyor.  Ama etkilenmeyen bir kesim var adı da “kaymak tabakası” .  Bir rapordan bahsetmek istiyorum. İsviçre merkezli bir şirketin 56 ülkeyi kapsayan raporundan.  Bu rapora göre 2024 yılında dolar milyoneri sayısının en çok arttığı ülke, bilin bakalım neresi?  Türkiye. Evet, yanlış duymadınız Türkiye.   Dünyada dolar milyoner sayısındaki artış %1,2 iken; Türkiye’de bu oran %8,4 artmış, dünya ortalamasından tam 7 kat fazla.  Bu rakamlar bize ne anlatıyor; Vatandaşımız hayatta kalmaya çalışırken, Vatandaşımız kredi borçlarına takla attırırken, Çocuğuna alacağı karne hediyesinin, evine alacağı bir avuç kıymanın, ay sonunda ödeyeceği faturaların hesabını yaparken; Kaymak tabakasının servetine servet kattığını anlatıyor.  Biz servete karşı değiliz, biz haksız servete karşıyız!  Bu zalim düzen fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapıyor.  Bu zalim düzen vatandaşlarını simit-çaya mahkum ederken, yandaşlarını dolar milyoneri yapıyor.  Bu düzen; adil olmayan bir düzendir.  Bu düzen haksızlığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin düzenidir.  MEB’E PUAN: FORMA UYGULAMASI Eşitsizlik demişken, Fırsat eşitsizliği konusuna da değinmek istiyorum.  Malumunuz, Geçen hafta Milli Eğitim Bakanlığı’nın karnesini çıkarmış ve en çok da fırsat eşitsizliğinden dolayı sınıfta kaldığını söylemiştik.  Aynı hafta; Milli Eğitim Bakanlığı okullarda gelir eşitsizliğinin en bariz örneklerinden biri olan serbest kıyafet uygulamasına son vererek, okul üniformasını geri getirdi.  Biz bu adımı sonuna kadar destekliyoruz. Ayrıca bu hatadan geri dönüldüğü için de tebrik ediyoruz.  Ancaaak! Şunları da ifade etmemiz gerekir: Fırsat eşitsizliği sadece kıyafette değil tabiki!  Beslenme çantasında bir kuru ekmekle okula gitmek zorunda kalanlara da çözüm bulacak mısınız?  Montsuz ve yırtık ayakkabıyla okula gidenlere çözüm bulacak mısınız?  Kalem, defter, çanta bile almaya parası olmayan yavrularımıza çözüm bulacak mısınız?  Bunu neden soruyorum arkadaşlar? Hafta sonu YKS sınavı yapıldı. YKS sınavına giren bir öğrencimiz yanındaki eşyaları bırakacak bir yer bulamayınca okulun kenarınabırakıyor ve şu notu üzerine yazıyor;  “Eşyalarıma dokunmayın, sınavdayım. Başka param yok, çok lazım.”  İşte fırsat eşitsizliği budur. İşte yoksulluk budur,  İşte Türkiye’de yaşanan budur.   İKLİM KANUNU Değerli arkadaşlar! Bölgemiz yanıyor, Coğrafyamız yanıyor, Ekonomi yanıyor, Çiftçimiz, asgari ücretlimiz, emekçimiz, emeklimiz yanıyor!  Ama iktidarın işçiymiş, emekliymiş, çiftçiymiş böyle bir gündemi yok! Türkiye’de bütün sorunlar çözülmüş gibi, yangından mal kaçırırcasına; dün meclisin gündemine iklim kanununu getirdiler!  Üç ay önce, aziz milletimizin tepkisi üzerine çekmek zorunda kaldıkları iklim kanununu, tek bir virgülüne dokunmadan geri getirdiler!  Sizin derdiniz ne Allah aşkına, bu iklim kanunu sevdanız nereden kaynaklanıyor?  Cevabını söylüyorum; Çünkü bu kanunun meclis tatile girmeden önce çıkmasını;   Sermaye grupları istiyor. Enerji baronları istiyor. Para babaları istiyor. Küresel şirketler istiyor.  Arkadaşlar getirilen “iklim kanunun” iklimle doğayla çevreyle falan alakası yok.   İklim düzenlemesini dert ettikleri için değil; piyasa düzenlemesini dert ettikleri için getirdiler.   Çevre kaygısıyla değil; Baronlara söz verdikleri getirdiler.  Türkiye’yi fosil yakıt bağımlılığından kurtarmak için değil; Türkiye’nin enerji lobilerine bağımlılığını artırmak için getirdiler.   Asıl amaç çevreyi doğayı korumak da değil; Asıl amaç küresel şirketlerin ve sanayileşmiş devletlerin menfaatini korumaktır.   KISACASI BİZ BU İKLİM KANUNUNDA YOKUZ!  BİZ BU DAYATMAYA BU OLDU BİTTİYE KARŞIYIZ, SONUNA KADAR DA KARŞI ÇIKACAĞIZ!  BU YÜZDEN, TÜM ARKADAŞLARIMIZLA BİRLİKTE OYLAMADA RED OYUMUZU VERECEĞİZ!  Değerli arkadaşlar; maalesef tablo karamsar.   Ama biliyoruz ki her şafak karanlığın ardından yükselir.  Hem coğrafyamız hem de ülkemiz, bu topraklarda sayısız badireyi atlattı.  Bizim için ne emperyalizm yabancıdır ne de Siyonizm. Biz bu haçlı ittifakını bin yıldır biliriz, onlar da bizi bin yıldır bilir.    Biz bu küresel lobileri, bu zorbaları gayet iyi tanırız, onlar da bizi iyi tanır.  Hiç kimse karamsarlığa kapılmasın. Bu millet hiçbir dayatmaya pabuç bırakmaz.  Biz, Yeni bir yol var diyoruz, Saadet var diyoruz. Adil bir düzen mümkündür diyoruz.  Allah’ın izniyle bu coğrafyada gül de yetişecek bülbül de ötecek.  Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.